You may have to register before you can download all our books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Hâce Muhammed Lutfî Efendi’nin Hz. Muhammed (s.a.v.) kokulu şiirlerinin envai renk ve kokularını onun penceresinden müşahede etmeye çalıştık. Lutfî Efendi, Hak aşığı bir mürşid olmasının yanında insanların kendisine kolayca ulaşabileceği, tevazu sahibi kâmil bir mü’mindi. Onun şiir bahçesinde dolaşırken, Allah ve Peygamber aşkından ehl-i beyt sevgisine, aile içerisindeki saygı ve sevgiden toplum bazındaki Allah rızası temelli sevgi ve saygıya kadar, aşka ve sevgiye dair ne varsa görmek mümkündür. İnsan-ı kâmil olma yolunda çıkılması gereken basamakları, tecrübeleriyle taçlandırarak dizelere dökmüştür. O, parlak söz incilerini ilâhî aşkla besleyip, ömür riştesiyle örmüş ve kendisinden sonra da irşada devam eden, Hak yolunda inananlara rehberlik yapan işaret taşlarına dönüştürmüştür. Bu çalışmada, okuyucular Lutfî Efendi’nin şiir bahçesinde gül kokulu bir yolculuğa davet edilmektedir. Ârifâne kıl nazar eş’ârıma baldan leziz Sâye-i lutf-i Mesîhâ ârife cândan leziz Zarf-ı zevkdir her hurûfu kâse-i meydir sözüm Sâf-i dil iç sen de gör bak âb-ı hayvândan lezîz
Gülşenilik, Halvetiliğin Ruşeniyye kolundan türeyen ve temelleri İbrahim Gülşeni tarafından Mısır / Kahire Babüzüveyle'deki tekkede atılan bir tarikattır. Gülşenilik, Osmanlı şairlerinin en çok itibar ve intisap ettiği tarikatlardan biri olmasıyla tasavvuf şiiri açısından önemli bir yere sahiptir. Gülşeni şairlerin meydana getirdikleri eserleri dini edebiyat bakış açısıyla ele alarak bu tarikatın edebi birikimini bir bütün olarak değerlendirmenin amaçlandığı bu kitapta Gülşeniyye tarikatı hakkında genel ve öz bir malumat verildi, Gülşeniliğin etklili olduğu 16. - 20. yüzyıllar arasında manzum eser veren şairler ve bu şairlerin Türk edebiyatına kazandırdığı edebi birikim ortaya kondu. Gülşeni şairlerce yazılmış manzum eserler dil, üslup, vezin, nazım şekilleri, nazım türleri gibi edebi yönlerden ve eserlerdeki dini-tasavvufi kavramlar üzerinden incelendi.
Elinizdeki e-kitap Edebiyat ÖABT'ye yönelik hazırlanmıştır. Kitapta yer alan bilgiler akademik kaynaklar, makaleler ve AÖF'nin ders kitapları taranarak hazırlanmıştır.
İslâm medeniyetinin gelişmesine geleneklerin de önemli katkısı olmuştur. İslâm dini, vahye ve Peygamber'in uygulamalarına ters düşmeyen geleneklerin varlığını kabul etmiş; yaşamasına izin vermiştir. Tarihsel İslâm'ın oluşmasının üzerinde geleneklerin hissedilir bir ağırlığı bulunmaktadır. İslâm medeniyeti gibi, hem coğrafî hem de tarihsel bakımdan ihata edilmesi güç olan bir medeniyeti birkaç yüz sayfalık bu çalışmanın olanakları çerçevesinde ele almaya çalıştık. Bu bağlamda İslâm medeniyetinin daha çok Anadolu'ya uzanan yönünü vurgulamaya özen gösterdik. İslâm medeniyetinin muhteşem günlerini tekrar görmemiz dileğiyle...
Tasavvuf, İslamiyet'in ahlak ve maneviyat boyutudur. Bu sebeple İslamiyet'in yayıldığı her bölgede tasavvuf düşüncesi de yayılmıştır. Tarih içinde Sibirya'dan Yemen'e, Cezayir'den Hindistan'a ve Malezya'ya kadar geniş bir coğrafyada yüzyıllarca etkisini sürdürmüş ve hala sürdürmekte olan tasavvufu bilimsel olarak araştırıp incelemek için ilk adım, bu düşünceye bağlı sufiler tarafından kaleme alınan tasavvufi eserleri tedkik etmek olacaktır. Ancak İslam tarihinin uzun asırları içinde geniş bir coğrafyada farklı dillerde binlerce tasavvufi eserin yazılmış olması ve bu eserlerden birçoğunun henüz yayınlanmamış olarak kütüphane raflarında bulunması, tasavvuf araştırmacılarının önündeki en büyük engellerden biridir.
İnsanlığın günümüzde gerek yaşam şartları ve gerekse elde ettiği bütün imkân ve mümkünlerin temelinde, geçmiş diye nitelenen zamanın tecelli ettirdiği hayat sahnesinde tesirleriyle varlığını devam ettiren şahsiyetlerin katkısı inkâr edilemez bir gerçektir. En özet haliyle dünden bugüne iz bırakan veya çeşitli hususiyetlerde tesir eden bu insanlara “geçip gitmiş” veya “geçmişin yaşamışları” demek güç olmanın yanında vefasızlıktır. Bundan dolayı eski diye nitelenen zamanın tanıklarına önem vermemek aklî ve kalbî olarak kabul edilebilir bir durum olmasa gerektir. Nitekim tarihî bir kaçınılmazlık olan günümüzün ve geleceğ...
Osmanlı Müesseselerine Methal Selçuklular, kültür ve medeniyet alanında kurdukları külliyeler ve sosyal müesseselerle, geliştirdikleri hastaneler ve tedavi şekilleriyle, kervansaraylar ve ticaret mallarına uyguladıkları sigorta sistemleriyle, açtıkları Nizamiye medreseleri ve İslam'ı adeta bir muhafaza içine almışlar ve zamanımıza ulaşan eserleriyle tarihimizde mümtaz bir yere ulaşmışlardır...