You may have to register before you can download all our books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
The Routledge Handbook of Ecofeminism and Literature explores the interplay between the domination of nature and the oppression of women, as well as liberatory alternatives, bringing together essays from leading academics in the field to facilitate cutting-edge critical readings of literature. Covering the main theoretical approaches and key literary genres of the area, this volume includes: Examination of ecofeminism through the literatures of a diverse sampling of languages, including Hindi, Chinese, Arabic, and Spanish; native speakers of Tamil, Vietnamese, Turkish, Slovene, and Icelandic Analysis of core issues and topics, offering innovative approaches to interpreting literature, includ...
‘Din Arkeolojisi’ konulu bir sempozyumda sunum yapmaya hazırlanan Eren Derviş, kendini bir cinayetin zanlısı konumuna düşen Hacer Haran’a yardım ederken bulur. MİT Ortadoğu sorumlusu İbrahim Dizdar’ın nişanlısı olan bu güzel kadına yaptığı yardım, bir deist olan Eren’i Tanrı’ya açılan bir savaşın tam ortasına çekecektir. Kendini bir anda ülkeye sokulan beş bombanın bulunması ve kaçırılan üç semavi dinin temsilcilerinin kurtarılması olaylarının içinde bulan Eren, başına gelen tüm bu karmaşadan Nuh Nebi’den kalma bir sırrı bularak kurtulabilecektir. Tanrı, ibretlik olarak geride bırakılan bu sırrı sahiplerine emanet etmesi için onu seçmiştir.
Demir aldığımız limandan yelkenleri fora ettiğimizde gözlerimiz ışıl ışıl, kalplerimiz kıpır kıpırdır. Bizi sürprizlerle dolu mutlu bir geleceğin beklediğine inanırız. Dümenin başına geçer ve "Bekle beni dünya!" deriz. Oysa aradıklarımızın geride kaldığını fark etmeyiz. Yanıbaşındakine kör kesilir insan. Başkaları, başka şeyler, başka yerler, başkası gibi yaşamak... Nasıl da cazip gelir, süslü görünür... Kendinden uzaklaşan insanımıza bir kendini hatırlatış Marka Benim'deki öyküler. Hayatımıza dokunan, bizi sahip olduğumuz güzelliklerle mutlu ve huzurlu olmaya davet eden...
Kısa öyküyü niçin öykünün ta kendisi olarak anladığımı Öykünün Bahçesi'nde anlatmaya çalışıyorum. Sait Faik, bizim edebiyatımızda öykünün ayrı bir tür olarak ne denli yeri doldurulamaz olduğunu, hem de abartısızca ortaya koydu. Köktenci bir değişikliğe yol açarken, öyküyü şiirin yanında bir yere oturttu, romanın baskısına karşı ona direnç ve kişilik kazandırdı. Türk edebiyatında öykünün her zaman özel bir yeri oldu. Semih Gümüş, ülkemizde 90'lardan başlayarak artan bir ilgiyle okunan, yazılan öykünün izini bir eleştirmen olarak sürdü. Adam Öykü, Notos Öykü gibi dergiler yayınlayarak, yaşanan verimliliğin itici güçlerinden biri oldu, tartışmalar yaratan yazılar yazdı. Öykünün Bahçesi, öyküyü yakından izleyen, sevgiyle okuyan ve eleştiren bir eleştirmenin öykü üzerine yazılarını bir araya getiriyor.
Vüs’at O. Bener, üstünde yeterince durulmamış bir yazınsal dil yaşantısı kurmuştur. Bu yaşantı (demek ki dirimsel ve organik bir yapıdan söz ediyoruz) kendi anlamlarını da çok boyutlu bir uzama, çeşitli frekanslardan gönderip durur. Bir yansıtıcıyla karşılaştığında, yeni bir açı kazanarak, bir başka yansıtıcıya yönelir. Gücü bazen çoğalıp bazen azalarak, başlangıçta yazarının bile öngörmediği anlamlar üreterek yazınsal yaşamını pekiştirir. Kara Anlatı Yazarı, edebiyatımızın çağdaş klasiklerinden, yakın dönemde yitirdiğimiz Vüs’at O. Bener üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmalardan, Bener için yazılmış en erken yazılardan biri. Semih Gümüş, yalnızca Vüs’at O. Bener’in anlatılarının çözümlemesine girişmiyor burada, aynı zamanda kendine özgü eleştirinin de en parlak örneklerinden birini veriyor.
İslamın getirdiği aile anlayışı ; İslam aile hukuku ; Osmanlılarda aile hukukunun tarihi tekamülü ; Osmanlı aile hukukunda gelenek, şeriat ve örf ; Vakfiyelere göre Osmanlı toplumunda aile ; Fetva ve şeriyye sicillerine göre ailenin teşekkülü ve dağılması ; Tazminat döneminde koruyucu aile müesseseleri.