You may have to register before you can download all our books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
Bu satırları, “deli” diyerek küçümsediğiniz Sultan İbrahim’in saltanatında yaşayan bir ihtiyara yazıyorum. Sahip olduğun hüner, insanlara bir lütuf gibi gelecek. Avlayacağı geyiğin ne düşündüğünü anlamaya çalışan bir avcı çalacak kapını mesela. Define sandığının anahtarını yutan bir maymunu ikna etmeni isteyecekler. Kuşlardan uçmanın sırrını öğrenmen için zorlayacaklar seni. Tilkileri kendilerine hoca olarak tutup çakallara savaş açacaklar. Ayılarla raks ederek keyif çatmanın hayalini kuracaklar. Hiçbirine istediğini verme. Herkesin kendine has bir lisanı olduğunu unutma. Ey hayvanları konuşturabilen ihtiyar! Şimdi anladın mı beni? Kuyruklular dile gelirse şayet, kuyruksuzlar susmak zorunda kalacak.
Geçilmez denen çölleri aştı insan, asırlar sonra unutuldu. Geçilir denen şehri geçmeye çalıştı, durduruldu. Kendi dünyasına sığmayıp yıldızlara ulaştı. Ölümsüzlüğün formülü ellerinden uçup giderken hiçbir şey yapamadı. Alev kusan çubuklar icat edip karşısına çıkanı yerle bir etti. Bir sürü mucize gördü, yine de büyünün varlığını anlamadı. İnsanların pek azının bildiği bir mesleği icra eden Samet, evinde çeşitli büyülü eşyalarla yaşamaktadır. Bir gün evine habersizce gelen kız arkadaşı Arzu'nun, aslında ilişkilerini bitirmek istediğini fark eder. Bunu engellemek için asla başvurmaması gereken bir yolu seçer ve Arzu'ya büyülü eşyalarını göstermeye başlar.
Ölüme değil özüne doğru akardı zaman. Her bitiş yeni bir başlangıca sebepti; her son aynı zamanda bir ilkti; gecenin sonu sabaha varırdı; ayrılıklar kavuşmak içindi. Nokta ile sonlanırdı cümleler ve kelimelerin bittiği yerde başlardı müzik. Ve bundan sonrasını ancak bir şarkı anlatabilirdi... "Bir goncaya rengin veren Ol taze tenindir Mâzi de senin Gün de senin Ân da senindir” Peki, ya arkalarında bıraktıkları?
Şimçong! Kör babası için kendini feda eden bir kız evlat! Anne babaya saygıyla, yoksulluğun ve engellerin üstesinden geliş! Şimçong babasıyla yalnız yaşamaktadır. Bir gün babası Şim Hakgyu, bir Mongın tapınağı rahibinden gözlerinin açılabileceğini duyar. Bunun için denizcilere üç yüz çuval pirinç bağışlamalıdır. Baba Şim Hakgyu hiç düşünmeden rahibe bunun sözünü verir. Ancak bu sözünü yerine getirememesinin cezası çok ağır olacaktır. Bunu öğrenen Şimçong, babası için kendisini üç yüz çuval pirinç karşılığında denizcilere feda eder. Bu fedakârlığının sonucunda mucize gibi olaylarla dolu bir dünyanın kapıları kendisine açılır. Denize atlayan Şimçong, Ejderha Sarayı’na gider ve lotus çiçeği içinde tekrar geri döner. Kore Klasikleri arasında yer alan ve binlerce kez basılan Şimçong Efsanesi’nin Türkçeye ilk çevirisi olan bu kitapta insanî duyguların Kore kültüründeki ögeler ve düşüncelerle harmanlandığını görecek, Uzak Doğu romanlarının sürükleyici etkisini hissedeceksiniz.
20 yazarın 21 öyküsü KENTE KLARK ÇEKEN ÖYKÜLER başlığı altında karşında. Bu öykülerin 20'si bu kitap için yazıldı. Kitabın içine daldığında niteliğin niceliğin önüne geçtiğini fark edecek merak ve keyifle sayfalar arasında gezineceksin.
Altmış dört karenin içinde, hayatı siyah beyaz pencereden görmeye çalışarak hiçlikten kurtulmayı başarabilir misiniz? Satranç'ta, farklı toplumsal seviyelerden bazı biyografiler bir araya geliyor. Yüksek egosu ve büyük servetinin getirdiği özgüvenle petrol zengini McConnor, ortalamanın altındaki eğitimiyle Mirko Czentoviç ve gizemli kişiliğiyle Dr. B. oldukça sıra dışı karakterler... Hikâyede satranç oyunu, hem elit bir eğlence hem de bir kurtuluş ve hatta lanet olarak bu üç ana karakter arasında cereyan eder. Stefan Zweig, vefat etmeden kısa süre önce tamamladığı bu kitabında memleketi Avusturya ve hayatının bir bölümünü geçirdiği Brezilya'dan da izler katarak bizimle insanlığa dair psikolojik tahlillerini paylaşıyor. Dünyaca ünlü bir satranç şampiyonu ve bu oyuna "meraklı" birkaç adamın tahta üzerindeki savaşı hiç şüphesiz okuru etkileyecek.
Mesafeleri kısaltan, göğü yere indiren ve görmediği düşmanları yenen insanlık... Ölümün kızılıyla başa çıkabilir mi? "İnsanlık" dediğimiz şey, kendi canını kurtarmak için başkalarının canını çiğnemeye karar verdiğimizde biter mi? Jack London, 1912 yılında yayımladığı bu eserinde veba salgınıyla yok oluşun eşiğine gelmiş insanlığın yeniden doğuş çabasını salgından sonra geçen altmış yılda hayatta kalan tek kişinin ağzından anlatıyor. Kızıl Veba'da insanlığın "medeniyet" perdesi bir çırpıda kaldırılıp hayatta kalmak için neler yapabileceği ve gözle görülmeyen küçücük bir varlık karşısında nasıl da çaresiz kaldığı gözler önüne seriliyor. İngilizce Aslından Çeviren: Perizat Urfalı #jacklondon #kızılveba #perizaturfalı #lotuskitap #lotusyayınevi #lotusyayınları #bilimkurgu #distopya #neslihanzeybek #lotusklasikleri
Sekiz öykü, sekiz farklı iş hayatı, Ama hüznü ve neşesi hep aynı… Hiç iş yerinde ağladınız mı? Cevabınız evetse bu hikâyeler sizi teselli edecek, yalnız olmadığınızı hissettirecek. Jang Ryujin günümüzün değişen iş hayatını ve insan ilişkilerini büyük bir titizlikle hikâyelerine işliyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra yedi yıldan fazla bir ofiste çalışan Ryujin, ilk kitabı Çalışmanın Hüznü ve Neşesi Kore'de çok sevilince istifa edip kendini tamamen yazmaya adadı. Kitaba adını veren hikâye, ilk kez kitabın Kore'deki yayıncısının internet sitesinde yayınlandı ve kısa sürede 400.000'den fazla görüntüleme kaydetti. Hatta o ...
The fabric of contemporary democracy in many liberal Western societies is in tatters. Citizens are disconnected from their elected representatives, they are fractured and polarised in the public sphere, and alienated from increasingly complex systems of public policy. These disconnects - in the representative relationship, in the public sphere, and in the policy-making process - are weakening the very fabric of our democracies. This book develops the idea of democratic mending as a way of advancing a more connective and systemic approach to democratic repair. It is informed by three rich empirical cases of connectivity in practice, as well as cutting-edge debates in deliberative democracy.Th...
The Best of Newspaper Design: 29th Edition, the latest edition in Rockport’s highly respected series, presents the winning entries from the Society for News Design’s 2007 competition. Featuring work selected by a panel of judges from more than 14,000 international publication entries, this inspirational volume sets the bar for excellence in journalistic design. Bold, full-color layouts feature the best-of-the-best in news, features, portfolios, visuals, and more, and each entry is accompanied by insightful commentary on the elements that made the piece a standout winner. Every industry professional aspires to one day see his or her work in this book.