You may have to register before you can download all our books and magazines, click the sign up button below to create a free account.
22. sayımızla huzurlarınızdayız. Yayıncılık dünyasında uzun bir süredir fısıltı halinde konuşulan, daha çok Türkiye Yayıncılar Birliği’nin hararetle savunduğu ve gündeme getirdiği, önümüzdeki aylarda da yasalaşması için meclise geleceği söylenilen fakat yeterince tartışamadığımız bir konu var: Kitapta sabit fiyat uygulaması. Bu uygulama yasalaşırsa, kitapları üreten yayıncılar eserleri için için tek bir satış fiyatı belirleyecek ve o kitap her yerde aynı fiyattan satılacak. Bu yasa ile zincir kitabevleri ve küçük kitapçılar desteklenmiş olacak ancak okuyucular şu an olduğu gibi %40-50-60 oranlarında indirimleri bulamayacaklar. E-t...
Kimsenin Aklına İhtiyacın Yok mu? Temmuz ayında kâh konferanslar kâh bazı hususi ziyaretler vesilesiyle Anadolu’daydım, Karadeniz hattındaki neredeyse tüm şehirlerimizi ziyaret ettim, birbirinden farklı gençlere selam verdim, hâl hatır sordum. Rize yaylalarından birinde, 12-13 yaşlarında, mısır satan bir genç geldi yanımıza, epey cesur ve girişken hâli dikkatimi çekti. Yaşıtlarının birçoğu iletişim becerileri anlamında sınıfta kalmışken ve tabletlere gömülmüşken, o çok rahat ve doğal bir şekilde gelen misafirleri karşılıyor, küçük çaplı ticaret yapıyordu. Mısırı bahane ederek sohbet ettim biraz. Kendisine “sana satış taktikler...
Birkaç sene önce, bizim iki küçük yavruyla sevdiğim bir büyüğümün yanındaydım. Çocuklar durmadılar, bir o yana bir bu yana zıpladılar, hopladılar, birbirleriyle çekiştiler. Konu konuyu açarken, biraz da yorulmuş bir hâl ile şöyle dedim: - Efendim, bizim çocuklar da çok hareketli, epey dövüştükleri, hiç yerlerinde durmadıkları oluyor, ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Bu sözüm üzerine gülümsedi ve “hayır, düşündüğün gibi değil” manasında başını sağa sola salladı, ardından da şöyle bir yorumda bulundu: - Seninle ilgisi yok bu meselenin, onlar Hz. Ömer meşrepli insanlara ihtiyaç duyulacak bir dönem için yetişiyorlar, te...
Sözlerime hamd ile başlamayı diliyorum bu ay. Şükürden aciziz, çok mutluyuz. Ekim ayı ile birlikte GENÇ Dergimizin 13 senesi geride kalmış oldu, 14. senemize yani yeni kampanya dönemimize girmiş olduk. Her sene bu zamanlar, tarifsiz bir sevinç yaşadığımız doğrudur. Seviyoruz dergiciliği, seviyoruz güzel ekiplerle birlikte umutla yol almayı, seviyoruz insanları. Gücümüzün yettiği kadar hayırlarda koşturmaya gayret ediyoruz, dergimizde yer alan kıymetli yazılar, güzel sözler, ilham verici fikirler, nitelikli röportajlar vs. vesilesiyle dünyayı güzelleştirmeye, kalplere dokunmaya çabalıyoruz. Ekim ayları bizde değişim, yenilik aylarıdır. G...
GENÇ Dergimiz Ekim 2018 itibarıyla 13. yılına girmiş oldu, sevinçliyiz, heyecanlıyız; hayırlı olsun, mübarek olsun, hamdolsun. Seneler ne de hızlı geçiyor, şaşmamak elde değil. Aylar gün gibi, günler saat gibi ilerliyor sanki, dürülmüş bir zamanın içinde hızla olup bitiyor her şey, ürpertici ve ibretlik doğrusu. On iki senedir sizlerleyiz, birlikte yol alıyoruz. GENÇ’in ilk okuyucularının çoğu artık 30’lu yaşlarını devirmiş bulunuyor. Onlardan biri yakın zaman önce “bu işi çok mu sevdiniz, yıllardır devam ediyorsunuz” diye sordu, gülümsedim. “Evet bu da bir baht meselesi, gerçekten çok sevdik” dedim. Sebeplerinden birkaçını ş�...
Bu Zokayı Yutmayalım Derinliğe Talip Olalım Din ve bilim konusundaki kıyaslamalar, tartışmalar, kavgalar, tarafgirlikler herkesin mâlumudur. Kadim bir mevzudur bu, hikayesi epey ötelere dayanır. Bazen illallah dedirtir, bazen suyu çıkar, bazen kimse itibar etmez, bazen de közler yeniden alevlenecek gibi olur. Doğrusu, dergi olarak sahadan hiç kopmadan, gençlerin gündeminin içinde kalarak, meseleleri enine boyuna işlemeyi seviyoruz. “Gençler neyi konuşuyor, neyi tartışıyor?” sorularını önemsiyoruz. Epey zamandır, din ve bilim konusunun farklı şekillerde ısıtıldığına şahidiz. Hayatımızın öncü aktörlerinden olan bu iki kavram arasında, ...
Hiç unutmuyorum, genç kardeşlerimden biriyle, ilgi duyduğumuz konferanslardan birine katılmıştık. Genç arkadaşım uzun süre konuşmacıyı muhabbetli nazarlarla süzmüş, ağzından çıkan cümlelerin çoğunu not etmiş ve sona doğru mest olmuş bir yüz ifadesiyle bana doğru dönüp aynen şöyle demişti: - Süleyman Abi, adamın anlattıklarından daha çok şu tatlı üslubu var ya, gerçekten bitiriyor beni. Çok önemli bir meseledir “üslup” meselesi, hem olumlu hem de olumsuz manada “bitirebilir” insanı. Mâlumunuz, tatlı dil yılana dahi tesir eder, sözün bazısı savaşı bile sona erdirir, şahsiyetli bir kişilik ortaya koymak halk dilinde “samimi...
Aşksız din dilinden razı değiliz. Kuru kavgalardan, anlamsız polemiklerden uzağız. Kuşatıcı merhamet, derin anlayış ve gerçek sevgi yoksa biz de yokuz. Seviyesiz üsluplardan, kaba tavırlardan nefret ediyoruz. Gereksiz beyanlarla insanların gündemini lüzumsuz şekilde meşgul eden herkesi kınıyoruz. Egoların savaşında İslam’ın fon olarak kullanılmasından tiksiniyoruz. Özü eğri, sözü doğru kişilerden Allah’a sığınıyoruz. Yersiz, zevksiz, ahenksiz, hikmetsiz ve hakikatsiz çokça konuşma işitir olduk. Oysa “ya hayır söyle ya da sus” buyrulmuştu hepimize, tek başına dünyayı güzelleştirmeye yetecek kadar güzel olan bu Nebevî ikaz ihlal ed...
Kimse Kimseye Yol/Yön Göstermeyecek mi? Birkaç ay önce, 18 yaşlarında genç bir kardeşim, benimle tanışmak ve birkaç husus istişare etmek istediğine dair bir mesaj attı, memnuniyetle kabul ettim ve GENÇ’e davet ettim. Cuma günleri Mesnevi okunur, ona denk geldi, sohbetin ardından dışarı çıktık, Üsküdar’da kendisine bir balık ekmek ikram etmek istedim. Oturduk mekanlardan birine, genelde o anlattı, ben dinledim. Hayat hikayesinden, genel ilgi ve alakalarından, gelecek hayallerinden bahsetti. Onu daha yakından tanıma amacıyla sorular sordum, muhabbeti demlemek istedim. O sırada, hemen arkamızda oturan bir hanımefendi -ki az çok tanıyordum kendisini, bi...
Geçtiğimiz ay, sevdiğim bir arkadaşımla yolda yürürken sıra dışı görünen birisi yanımıza yaklaştı ve bir şeyler sordu, bazı konularda yardım istedi. Arkadaşımla göz göze geldik, hâli biraz garip olduğu için hafiften ürktük, ne yapacağımızı bilemedik, sorularına kendimizce cevaplar verip yanından ayrıldık. Bize “tuhaf” gelen o adamdan uzaklaşırken, birkaç adım sonra ikimiz de istemsiz bir şekilde arkaya baktık. Arkadaşımın dilinden yalın bir şekilde şu cümleler döküldü: - Artık o kadar çok kamera şakası ya da sosyal deney yapılıyor ki her an bir denenme içindeyiz gibi hissediyorum, insan tereddütte kalıyor doğrusu. Onun bu sö...